Son Gün

Ocak 04, 2018
   Çok yorulmuştu diğer her gün olduğu gibi. Bütün gün bu anın hayalini kurmuştu. Evi satın aldıktan sonra değiştirdiği, bütün o anıları unutmak için farklılaşmasını istediği, görünce kendini rahat hissedebildiği tek şey olan kapısını açıp kendisini diğer her yerden daha güvende, daha mutlu, daha sıcak hissettiği evine atacaktı. Diğer her şeyin üzerine kapıyı kapatacak, başka bir şey düşünmeyecekti. Bütün günün yorgunluğunu atacaktı üzerinden. İş yerinde üzerine sinen başarısızlık kokusunu bir an önce atmak istiyordu. Sabahın köründe işe giderken, günde durmaksızın sekiz saat çalışırken ya da sigara molasına çıktığında, en azından buna vakit bulabildiğinde, eve gitmenin hayalini kuruyordu. Ve sonunda günün en sevdiği vakti gelmişti. Evine giriyordu. Yuvasına dönüyordu.


   Kapıya anahtarı sokarak yavaşça çevirdi. O kadar yavaş çevirdi ki sanki kapının içindeki mekanizmanın seslerini duyacak gibi oldu. Kapıyı açtığında evin sıcaklığını hissetti, aitlik duygusunu hissetti. İçeri girdiği an evinin kokusunu, kendi kokusunu hissetti, salonundaki eşyaların eskiliğini kokladı, eve girince kendisini karşılaması için açtığı, hayatındaki yalnızlığı ona unutturacak olan müziği tattı ve onca yıldır onunla beraber yaşayan, hatta ona katlanan balığının kendiyle olan kavgasını duydu. Bütün gün özlemini çektiği mekân karşısındaydı. Fazlasıyla mutluydu. Ve bu sefer bunu kimse elinden alamayacaktı.
Bütün bu duyguları her akşam tekrar tekrar yaşıyordu. Hiçbir zaman evine karşı olan özlemi azalmıyordu. Her gün iş yerindeyken evinin hayalini kuruyor, evdeyken ise buradan bir daha asla çıkmamayı diliyordu.

   Her gün yaptığı şeyleri sanki biri onu kontrol ediyormuşçasına tekrarladı. Kapıdan girince sol tarafında bulunan komidinin üzerine anahtarlarını ve çantasını bırakarak biraz önce ayaklarını özgürlüğe kavuşturmak amacıyla çıkarttığı ayakkabılarını onun yanına koydu. Karşısındaki ince ama birçok eve nazaran geniş koridorun en dibindeki odasına doğru ilerlerken teker teker üzerindeki kıyafetleri yere bırakıyordu. Önce üzerindeki beyaz gömleği çıkarttı. Çıkarttığında üst vücudunda dolaşan rüzgâr bedenini keşfediyordu sanki. Sutyeninin etrafında narince dolaşan rüzgâr onu huylandırıyordu. Yavaşça ilerlerken eteğini çıkarttı ve ayaklarıyla yerde kalmasını sağladı. Külotlu çorabının dokusu rahatsız etmişti onu, üzerindeki parçalardan kurtulmaya çalışırken. Bir an önce soyunmak istiyordu. Yük gibi geliyordu bu kıyafetler ona. Kurtulmalıydı onlardan. Yavaşça elleri sırtına doğru gitti. Sutyeninin kopçasını bularak onu açtı. Özgür kalmıştı artık. Kimsenin kişisel olarak anlayamayacağı ama dünyanın bir kısmının onunla kesinlikle hem fikir olduğunu hissettiği bir konuydu bu. Odasına ulaştığında üzerinde sadece külotu vardı. Temiz hissediyordu kendisini. Bütün o kirli, kötü ruhlu kıyafetlerden arınmış olarak odanın içindeki banyoya doğru ilerledi. Etrafına baktı. Sanki ilk defa gelmişti buraya. Oysa ki tam on iki yıldır burada yaşıyordu. Lavabonun üzerindeki aynalı dolabı araladı. Bütün o şişeler arasından en arkaya saklanmış olan makyaj temizleyicisini buldu ve sanki tuttuğu her dakika ruhunu zehirliyormuşçasına hızlı bir şekilde temizleyiciyi pamuğa dökmeye başladı. Suratını temizlemeye başladı gözlerinden, öncelikle. Rimelinin her siyah damlası yüzünün bütün boşluklarına hükmediyor hal alana kadar yüzünün üzerinde oynattı pamuğu. Daha sonra kendisine baktı aynadan. Hareket edemeden. Kendini tanımadan.
Odaya geri döndü ve gardırobunu açtı. İçindeki kıyafetlere baktı. Onları neden aldığını hatırlamaya çalıştı. Kim aldırmıştı bunları ona? Hangi olayların üzerine almıştı ya da? Hatırlamıyordu, hatırlayamıyordu, belki de hatırlamak istemiyordu. Şimdi her şey fazla gereksiz görünüyordu. Bütün bu maddiyata önem veren tavrından tiksindi, eski benliğinden tiksindi, kendinden tiksindi. Tam ortada duran kan kırmızı elbiseyi aldı eline. Askısız bir elbiseydi. Göğüsleri ortaya çıkartmak için olabilecek en derin göğüs dekoltesine sahipti. Üst taraftan bu kadar kısa olmasına karşılık alt taraf tamamen uzundu. Ayaklarına kadar iniyordu bütün bu kabarıklık. Sanki oyuncak bebeklerin üzerine tasarlanmışçasına kabarıktı.

   Makyaj masasına oturdu odadaki. Bütün o makyaj malzemelerini inceledi. Ne kadar da fazlalardı aslında. Gereksizlerdi, masraflardı. Kendisini inceledi aynada. İçindeki karanlığı dışına vurabildiğine sevinmişti. Siyahlığı inceledi, yüz hatlarını inceledi. Bütün suratını ezberledi. Sanki ilk defa görüyor gibi bakıyordu kendisine. Bütün o yüz hatlarının kendisine ait olduğundan emin olmak istiyor gibiydi sanki. İnanmıyordu belki de onun kendisi olduğuna. İnanmak istemiyordu ya da. O aynada gördüğü kadın olduğuna. İçindeki siyahlığın bu kadar fazla, bu kadar köklü olduğuna.

   Boy aynasının önüne geçti. Elbisesiyle yüzünün uyumluluğunu hissetmek istedi. Siyahın kırmızıyla olan tutkulu aşkını izledi. Elbisesindeki kırmızının canlılığı kadar gözleri cansızdı. Simsiyahtı. Karartılmıştı, içi kararmıştı belki de. Yüzünün geri kalanıyla harmoni içerisindeydi. İçinden kendisine onay verdikten sonra camın önüne doğru yürüdü. Dışarıya bakmak istiyordu. Havayı içine çekmek, dışarıdan gelen sesleri dinlemek istiyordu. Başkalarını duymak istiyordu. Başka hayatlara tanıklık etmek, diğerlerinin çektiği sıkıntılar karşısında kendisini hiçe saymak istiyordu. Açtı camı. Hava çok güzeldi. Bütün o ruh haliyle savaşırcasına açıktı gökyüzü. Masmavi ve bulutsuzdu. Sinirlendi. Kendisiyle savaşıldığını anladı. Ya da öyle hissetti. Ya da ona inandı. Camın kenarına çıktı. Artık her şey tamamen ayaklarının altındaydı. Önünde onu engelleyecek hiçbir şey yoktu. Her şey onun gibiydi. Şu anda istediği kadar bağırabilirdi, istediği küfürleri kimin duyacağını umursamadan savurabilirdi. Özgürleşiyordu artık. Bütün hayatı olmadığı kadar özgürleşmek üzereydi.

   Adım attı. Boşluğa doğru. Özgürlüğüne doğru. Rahatlamaya doğru. Arkasından gelen sadece bir damla gözyaşıyla sonsuzluğa doğru.

4 yorum:

  1. Derin bir vazgeçiş hikayesi... Hiç bir yerde olamama, kendiyle olamama durumu. Son iki haftadır içinde zoraki bulunduğum durumu anlatır bir yazı, tam uydu. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, benim de final haftalarımın yansıması oluyor

      Sil
  2. Hepimiz bu tür sıkıntılı ve keyifsiz anlar yaşıyoruz, onlardan birine gittim geldim ben de bu hikayenizle, güzel bir öykü olmuş...
    Kaleminize sağlık :)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendiğinize sevindim, bu aralar sıklıkla yaşadığım bir ruh hali bu..

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.